ߞߘߐ ߟߎ߬ ߘߟߊߡߌ߬ߘߊ߬ߟߌ ߝߐߘߊ ߘߏ߫ ߘߌ߬ߛߊ߬ߕߌ߮ - ߕߙߎߞߌߞߊ߲ ߘߟߊߡߌߘߊ - ߞߓ. ߊ߳ߺߊ߬ߟߌ߮ ߏߗ߭ߍߞ ߣߌ߫ ߡߐ߰ ߜߘߍ߫ ߟߎ߫ ߓߟߏ߫ - ߞߐߜߍ ߝߙߍߕߍ 577 - ߞߎ߬ߙߣߊ߬ ߞߟߊߒߞߋ ߔߘߋߞߎ

ߟߝߊߙߌ ߘߏ߫: 48

فَمَا تَنفَعُهُمۡ شَفَٰعَةُ ٱلشَّٰفِعِينَ

Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez.

ߟߝߊߙߌ ߘߏ߫: 49

فَمَا لَهُمۡ عَنِ ٱلتَّذۡكِرَةِ مُعۡرِضِينَ

Böyle iken onlara ne oluyor ki, yüz çeviriyorlar?

ߟߝߊߙߌ ߘߏ߫: 50

كَأَنَّهُمۡ حُمُرٞ مُّسۡتَنفِرَةٞ

Âdeta yaban eşekleri gibi (hâlâ) öğütten,

ߟߝߊߙߌ ߘߏ߫: 51

فَرَّتۡ مِن قَسۡوَرَةِۭ

arslandan ürküp kaçan.

ߟߝߊߙߌ ߘߏ߫: 52

بَلۡ يُرِيدُ كُلُّ ٱمۡرِيٕٖ مِّنۡهُمۡ أَن يُؤۡتَىٰ صُحُفٗا مُّنَشَّرَةٗ

Daha doğrusu onlardan her biri, kendisine, (önünde) açılmış sahifeler (İlâhî vahiy) verilmesini istiyor.

ߟߝߊߙߌ ߘߏ߫: 53

كَلَّاۖ بَل لَّا يَخَافُونَ ٱلۡأٓخِرَةَ

Hayır! Aslında onlar ahiretten korkmuyorlar.

ߟߝߊߙߌ ߘߏ߫: 54

كَلَّآ إِنَّهُۥ تَذۡكِرَةٞ

Asla (düşündükleri gibi değil)! Bilsinler ki bu, gerçekten bir ikazdır!

ߟߝߊߙߌ ߘߏ߫: 55

فَمَن شَآءَ ذَكَرَهُۥ

Dileyen ondan (düşünüp) öğüt alır.

ߟߝߊߙߌ ߘߏ߫: 56

وَمَا يَذۡكُرُونَ إِلَّآ أَن يَشَآءَ ٱللَّهُۚ هُوَ أَهۡلُ ٱلتَّقۡوَىٰ وَأَهۡلُ ٱلۡمَغۡفِرَةِ

Bununla beraber, Allah dilemeksizin onlar öğüt alamazlar. Sakınılmaya lâyık olan da O'dur, mağfiret sahibi de O’dur.