Check out the new design

Firo maanaaji Alqur'aana Teddunde nden - Eggo e ɗmngal Turki wonande firo Alkur'aana Teddunde nde raɓɓinaango. * - Loowdi firooji ɗi


Firo maanaaji Simoore.: Simoore Maryam   Aaya.:
وَنَٰدَيۡنَٰهُ مِن جَانِبِ ٱلطُّورِ ٱلۡأَيۡمَنِ وَقَرَّبۡنَٰهُ نَجِيّٗا
Musa -aleyhisselam-'ın durduğu yere göre Tur dağının sağ tarafından seslendik. Konuşmak için onu yakınlaştırdık. Öyle ki Yüce Allah kelamını ona işittirdi.
Tafsiraaɗe Aarabu ɗen:
وَوَهَبۡنَا لَهُۥ مِن رَّحۡمَتِنَآ أَخَاهُ هَٰرُونَ نَبِيّٗا
Ona olan rahmetimiz ve nimetimizin sonucu olarak kardeşi Harun -aleyhisselam-'ı peygamber kıldık. Zira o Rabbinden kardeşinin peygamber olmasını dilediği zaman duasına icabet edildi.
Tafsiraaɗe Aarabu ɗen:
وَٱذۡكُرۡ فِي ٱلۡكِتَٰبِ إِسۡمَٰعِيلَۚ إِنَّهُۥ كَانَ صَادِقَ ٱلۡوَعۡدِ وَكَانَ رَسُولٗا نَّبِيّٗا
-Ey Resul!- Sana indirilen Kur'an'da İsmail -aleyhisselam-'ın haberini de zikret. O doğru sözlü bir kimse idi. Bir vaatte bulunsa onu yerine getirirdi. Bir resul, bir nebi idi.
Tafsiraaɗe Aarabu ɗen:
وَكَانَ يَأۡمُرُ أَهۡلَهُۥ بِٱلصَّلَوٰةِ وَٱلزَّكَوٰةِ وَكَانَ عِندَ رَبِّهِۦ مَرۡضِيّٗا
Ailesine namazı kılmayı ve zekâtı vermeyi emrederdi. Rabbinin yanında razı olunan birisiydi.
Tafsiraaɗe Aarabu ɗen:
وَٱذۡكُرۡ فِي ٱلۡكِتَٰبِ إِدۡرِيسَۚ إِنَّهُۥ كَانَ صِدِّيقٗا نَّبِيّٗا
-Ey Resul!- Sana indirilen Kur'an'da İdris -aleyhisselam-'ın haberini de zikret. Şüphesiz ki o, çok doğru sözlü, Allah'ın ayetlerini tasdik eden, Yüce Allah'ın katından gönderilmiş bir peygamberdi.
Tafsiraaɗe Aarabu ɗen:
وَرَفَعۡنَٰهُ مَكَانًا عَلِيًّا
Kendisine vermiş olduğumuz peygamberlikle onun zikrini yücelttik. O, yüksek bir makamdaydı.
Tafsiraaɗe Aarabu ɗen:
أُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ أَنۡعَمَ ٱللَّهُ عَلَيۡهِم مِّنَ ٱلنَّبِيِّـۧنَ مِن ذُرِّيَّةِ ءَادَمَ وَمِمَّنۡ حَمَلۡنَا مَعَ نُوحٖ وَمِن ذُرِّيَّةِ إِبۡرَٰهِيمَ وَإِسۡرَٰٓءِيلَ وَمِمَّنۡ هَدَيۡنَا وَٱجۡتَبَيۡنَآۚ إِذَا تُتۡلَىٰ عَلَيۡهِمۡ ءَايَٰتُ ٱلرَّحۡمَٰنِ خَرُّواْۤ سُجَّدٗاۤ وَبُكِيّٗا۩
Bu surede Zekeriya -aleyhisselam-'ın zikri ile başlayıp İdris -aleyhisselam- ile biten ismi zikredilen herkes Âdem -aleyhisselam-'ın, Nuh -aleyhisselam- ile gemide taşıdığımız kimselerin, İbrahim ve Yakup -aleyhimesselam-'ın ve İslam'a muvaffak kıldığımız kimselerin soyundan gelen Allah'ın peygamberlikle nimetlendirdiği kimselerdir. Onları seçip peygamberler kıldık. Allah Teâlâ'nın ayetleri okunurken duyduklarında Yüce Allah'ın korkusundan ağlayarak secdeye kapanırlardı.
Tafsiraaɗe Aarabu ɗen:
۞ فَخَلَفَ مِنۢ بَعۡدِهِمۡ خَلۡفٌ أَضَاعُواْ ٱلصَّلَوٰةَ وَٱتَّبَعُواْ ٱلشَّهَوَٰتِۖ فَسَوۡفَ يَلۡقَوۡنَ غَيًّا
Bu seçilmiş peygamberlerin ardından sapıklık ve kötülüğe tabi olan bir nesil geldi. Namazı zayi ederek istenilen şekilde kılmadılar. Zina gibi nefislerinin arzuladığı günahları işlediler. Onlar cehennem ve hüsrana uğrayarak şer ile karşılaşacaklardır.
Tafsiraaɗe Aarabu ɗen:
إِلَّا مَن تَابَ وَءَامَنَ وَعَمِلَ صَٰلِحٗا فَأُوْلَٰٓئِكَ يَدۡخُلُونَ ٱلۡجَنَّةَ وَلَا يُظۡلَمُونَ شَيۡـٔٗا
İhmalkâr ve gevşek davranışlarından dolayı tövbe eden ve Allah'a iman edip salih amel işleyenler müstesnadır. Bu vasıflarla nitelenenler cennete girecek, yapmış oldukları amelleri az olsa bile ecirleri eksilmeyecektir.
Tafsiraaɗe Aarabu ɗen:
جَنَّٰتِ عَدۡنٍ ٱلَّتِي وَعَدَ ٱلرَّحۡمَٰنُ عِبَادَهُۥ بِٱلۡغَيۡبِۚ إِنَّهُۥ كَانَ وَعۡدُهُۥ مَأۡتِيّٗا
Rahman’ın salih kullarına görmedikleri halde gireceklerine dair vadettiği yerleşip kalacakları cennetleridir. Onlar bu cennetleri görmedikleri halde iman etmiştir. Allah'ın cenneti vadetmesi -gayb olsa bile- geleceği hususunda hiçbir şüphe yoktur.
Tafsiraaɗe Aarabu ɗen:
لَّا يَسۡمَعُونَ فِيهَا لَغۡوًا إِلَّا سَلَٰمٗاۖ وَلَهُمۡ رِزۡقُهُمۡ فِيهَا بُكۡرَةٗ وَعَشِيّٗا
Orada boş ve çirkin söz işitmezler. Bilakis birbirlerine verdikleri selamı ve meleklerin verdiği selamı işitirler. Orada canlarının çektiği yemekler sabah akşam onlara sunulur.
Tafsiraaɗe Aarabu ɗen:
تِلۡكَ ٱلۡجَنَّةُ ٱلَّتِي نُورِثُ مِنۡ عِبَادِنَا مَن كَانَ تَقِيّٗا
İşte bu vasıflarla nitelendirilen cennet, emirleri yerine getirip yasaklardan sakınan kullarımıza miras olarak vereceğiz.
Tafsiraaɗe Aarabu ɗen:
وَمَا نَتَنَزَّلُ إِلَّا بِأَمۡرِ رَبِّكَۖ لَهُۥ مَا بَيۡنَ أَيۡدِينَا وَمَا خَلۡفَنَا وَمَا بَيۡنَ ذَٰلِكَۚ وَمَا كَانَ رَبُّكَ نَسِيّٗا
-Ey Cibril!- Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e de ki: Şüphesiz ki melekler kendi isteğiyle inmezler. Ancak Allah'ın emri ile inerler. İlerideki ahiret işleri, geride bıraktığımız dünya işleri, dünya ve ahiret arasındaki her iş ancak Yüce Allah'a aittir. -Ey Resul!- Rabbin hiçbir şeyi unutmuş değildir.
Tafsiraaɗe Aarabu ɗen:
Hino jeyaa e nafooje Aayeeje on ka hello ɗoo.:
• حاجة الداعية دومًا إلى أنصار يساعدونه في دعوته.
Davetçinin davetinde kendisine yardımcı olacak kimselere her zaman ihtiyacı vardır.

• إثبات صفة الكلام لله تعالى.
Allah Teâlâ'ya kelam sıfatı ispat edilmiştir.

• صدق الوعد محمود، وهو من خلق النبيين والمرسلين، وضده وهو الخُلْف مذموم.
Vaadinde doğru sözlü olmak övülmüştür. Bu resul ve peygamberlerin ahlakıdır. Bunun zıddı olan sözünde durmamak ise yerilmiş bir ahlaktır.

• إن الملائكة رسل الله بالوحي لا تنزل على أحد من الأنبياء والرسل من البشر إلا بأمر الله.
Melekler Yüce Allah'ın elçileridir, insanlardan olan resul ve peygamberlerden hiçbirine Allah'ın emri olmaksızın inmezler.

 
Firo maanaaji Simoore.: Simoore Maryam
Loowdi cimooje ɗe Tonngoode hello ngon
 
Firo maanaaji Alqur'aana Teddunde nden - Eggo e ɗmngal Turki wonande firo Alkur'aana Teddunde nde raɓɓinaango. - Loowdi firooji ɗi

iwde e galle Firo jaŋdeeji Alkur'aana.

Uddu